Nar Şerbeti- Eşk i Enar
Sanat Fakültesinde öğrenci olan Abid yetenekli bir öğrencidir ama bu yeteneğini kötü amaçlarla kullandığından iyiyle kötü arasında gidip gelmektedir. Hakiki aşka giden yolda dünyevi sıkıntılar onu zor durumda bırakır. Abid in ödevi için bilgi toplamak üzere yanında çalıştığı zanaatkarla ve halasıyla olan diyaloglarını gerçekten çok beğendim. İzlenebilir sakin bir İRAN* filmi.
***
Müzik Kutusu
Ferzad Mutemen’in yönetmenliğini yaptığı Müzik Kutusu filmi ise oldukça anlamlı ve bir o kadar ilginç bir konuya sahip, şimdi ben ne söylesem spoiler olmuş olacağım ama şunu söyleyebilirim ki İran filmi sevmiyorsanız bile izlemeniz gereken çok çok güzel kaliteli bir yapım. Film ölümü öyle güzel anlatıyor ki. İzleyin şaşırın sevin.
***
Kelebekler
Kendi halinde ilerleyen güzel bir İran filmi. Ömür Dediğin'i, yaşlıları, gençleri seviyorsanız izleyebilirsiniz. Film kendi hallerinde yaşayan üç kız arkadaşın sorunlarını, hayatlarını, gündelik tatlı muhabbetlerini konu alıyor. Esas kızımız babası ve annesiyle birlikte yurt dışına taşınacakken çıkan sorunlar nedeni ile İranda kalıyor. Fakat tek başına kalamayacağı için ailesi onu pek hatta hiç görüşmekdikleri yaşlı akrabalarına emanet ediyor. Şehre uzak bir yerde oturan tatlı amca ve teyzemize başlarda alışamayacağını düşünen kızımız zamanla onları öyle bir seviyor ki. Sevilmeyecek gibi değiller ki yerim ben onları ya. Yaşlıları sevelim. Filmi izleyelim.
***
Allah Yakındır
İran da yaygın olarak yapılan motor taksiciliği ile uğraşan Rıza saf bir kimsedir. Köyde sel olup yol kapanınca okulun Muallimesini motoruyla okula bırakır ve ona aşık olur. Fakat aşkı saf olduğu kadar karşılıksızdır da. Ali Veziriyan aşkı ruhanî ve irfânî bir bakış açısıyla ele almış. Mecazi aşktan gerçek aşka geçiş öyküsü, ağır ağır ilerleyen hangi repliğini yazsam bilemediğim kaliteli bir yapım.
***
"Allah’ım..! Hamd sanadır; tüm teşekkür edenlerin şükrü sanadır. Bu acı ve musibetten dolayı (da) yine sana hamd olsun. Allah’ım, (huzuruna) varacağım gün Hüseyn’in şefâatini bana nasip eyle, ve indinde, İmam Hüseyin ve canlarını Huseyin’in yoluna feda eden ashabıyla birlikte, durmam için ayağıma sebât ver Allah’ım."
***
Elma ve Selma
Filmin esasen tanıdık bir konusu var, ben yazmadım sinemadefteri.org dan sizin için alıntıladım zira konu oldukça derin
"Sadık, eğitim almak için ailesinden uzakta öğrencilik hayatını sürdürmektedir. Bu boşluğa ve hasrete son vermek için sera çiçekçiliği yapan ailesinin yanına gider. Bu özlemi giderirken yer sofrasında sohbet ve yemek yemekle meşgul olurlar. Sadık, babasının küçükken anlattığı melek hikayesinden konuyu açar, bu hikaye İki meleğin hikayesidir.
İki melek görevleri hakkında konuşuyorlarken, bir melek diğerine “Niçin yeryüzüne indin?” diye sorar. O da, bir kâfirin balık tutmaya çıktığını, ama hiç balık tutamadığını anlatır ve der ki: “Ben de, geldim ki, ağına birkaç balık göndereyim, gününü kurtarsın.”Hikayenin buraya kadar olan kısmını Sadık daha önce defalarca duymuştur ama asıl konu; babası, ikinci meleğin meselesini hiç anlatmamıştır. Babasından devamını da bekler! Devamı gelir.İkinci melek, “Sabah erkenden işe çıkan bir adamı ziyaret edeceğim” der. “O adam bugün oruç tutuyor. Görevim, onun iftar edeceği vakit, küçük sofrasını dağıtıp, yemeğini toprağa bulaması için, rüzgâra emir vermemdir.”Film ikinci meleğin hikayesi üzerinden akmaya başlar. Bu aralıkta Sadık’ın annesi güzel bir kız bulmuştur oğluna ve eline tutuşturulmuş ‘Bohça’ ile beraber Sadık yol kenarında beklerken bulur kendini. Çok filme girmemek için bazı ayrıntı noktalarını geçerek; özetle bu bohçanın ‘belirtilen kız için’ kendi elinde olamaması kanaatine varan oyuncumuz. Onu yoldan alan çok yakın arkadaşıyla girdiği münakaşa neticesinde, kendini arabanın dışında ve filmin asıl başladığı noktada; bahçede bulur.
Hanefi mezhebin öncü imamlarından ve mezhebin ismi-hakimi Ebu Hanife’nin babası Numan Bin Sabithazretlerinin başından geçtiği rivayet edilen hikaye şöyledir.
( İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin babası Numan Bin Sabit. Bir kıssadır ama hissesi büyüktür. Bir gün Sabit hazretleri bir akan suya düşen elmayı görür ve gayri ihtiyarı elmayı sudan alır ve ısırır. O anda haram olma hususu aklına gelir ve ısırdığı lokmayı yutmaz. Ancak ısırmış olduğu elmanın suyunu tatmıştır. Hemen akan suyu takip eder ve akarsuya sarkan elma ağacını bulur. Sahibini arar ve helallik diler. Ancak bahçe sahibi “Hakkımı helal etmem. Şayet dilediğim kadar benim yanımda karın tokluğuna çalışırsan!” der. Sabit hazretleri kabul eder. Kimi rivayetlere göre iki, kimi rivayetlere göre yedi yıl karın tokluğuna çalışır. Tekrar helallik ister, ama bahçe sahibi bu sefer de başka bir şart koşar. “Benim bir kızım var, gözü kör, kulağı sağır, dilsiz, elleri ve ayakları sakat. Bu kızımla evlenirsen sana hakkımı helal ederim” der. Sabit hazretleri boynunu eğer ve kabul eder. Gerdek gecesi odaya girince çok güzel bir kızla karşılaşır ve hemen yanlış odaya girdim diye odadan dışarı çıkar. Dışarıda kayınpederini bekler bulur ve “neden odadan çıktığını” sorunca “yanlış odaya girdiğini, içeride bahsedilen kusurlarda bir kızın olmadığını, çok güzel bir kızın olduğunu” söyler.
Kayınpederi ise, “Gözü kör dedim; çünkü harama bakmaz da o yüzden. Kulağı sağır dedim; harama kulak asmaz, dinlemez. Dilsiz dedim; haram yemez, haram konuşmaz. Elleri sakat dedim; harama el uzatmaz. Ayakları sakat dedim; haram yerlere adım atmaz.”
( İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin babası Numan Bin Sabit. Bir kıssadır ama hissesi büyüktür. Bir gün Sabit hazretleri bir akan suya düşen elmayı görür ve gayri ihtiyarı elmayı sudan alır ve ısırır. O anda haram olma hususu aklına gelir ve ısırdığı lokmayı yutmaz. Ancak ısırmış olduğu elmanın suyunu tatmıştır. Hemen akan suyu takip eder ve akarsuya sarkan elma ağacını bulur. Sahibini arar ve helallik diler. Ancak bahçe sahibi “Hakkımı helal etmem. Şayet dilediğim kadar benim yanımda karın tokluğuna çalışırsan!” der. Sabit hazretleri kabul eder. Kimi rivayetlere göre iki, kimi rivayetlere göre yedi yıl karın tokluğuna çalışır. Tekrar helallik ister, ama bahçe sahibi bu sefer de başka bir şart koşar. “Benim bir kızım var, gözü kör, kulağı sağır, dilsiz, elleri ve ayakları sakat. Bu kızımla evlenirsen sana hakkımı helal ederim” der. Sabit hazretleri boynunu eğer ve kabul eder. Gerdek gecesi odaya girince çok güzel bir kızla karşılaşır ve hemen yanlış odaya girdim diye odadan dışarı çıkar. Dışarıda kayınpederini bekler bulur ve “neden odadan çıktığını” sorunca “yanlış odaya girdiğini, içeride bahsedilen kusurlarda bir kızın olmadığını, çok güzel bir kızın olduğunu” söyler.
Kayınpederi ise, “Gözü kör dedim; çünkü harama bakmaz da o yüzden. Kulağı sağır dedim; harama kulak asmaz, dinlemez. Dilsiz dedim; haram yemez, haram konuşmaz. Elleri sakat dedim; harama el uzatmaz. Ayakları sakat dedim; haram yerlere adım atmaz.”
Hikayeye devam edecek olursak, Sadık elmadan bir ısırık aldıktan sonra helallik kaygısına kapılır ve bahçe sahibini arama başlar. Bahçe sahibi olduğunu düşündüğü bir kaç kişiyle karşılaştıktan sonra; bahçenin asıl sahibi Selma’ya kadar uzanan bir yol içine de bulur kendini..."
şimdilik bu kadar olsun. Selamlar benden.
Selam. İzninizle İran sineması üzerine olan incelemelerinizi; http://kritik.yenikaynak.com/ adlı İran Sineması Film Kritikleri sitemizde rumuzunuzu belirterek paylaşmak istiyoruz. Umarım bu sizin için sorun olmaz. Teşekkürler.
YanıtlaSilKusura bakmayın yorumunuzu henüz gördüm, tabi uygun gördüyseniz ben çokça memnun olurum. Yenikaynak.com u yakından, beğeniyle takip ediyorum sürekli güncellenen ve genişleyen bir arşivi var selamlar.
SilÖtekinin Babası (2015), Senin Dünyanda Saat Kaç? (2014) gibi İran filmleri ed eklenebilir listeye. Onlar da çok güzel.
YanıtlaSilGüzel bir liste olmuş. Teşekkür ederim.
YanıtlaSil